25 Haziran 2011 Cumartesi

Bir Kimyacının Aşk Mektubu

Ey benim demir gibi sert, civa gibi ağırbaşlı azot gibi yakıcı, klor gibi çekici, sevgi konusunda soygaz kadar kararlı ve metaller gibi tel levha haline girebilen ve elektriği ileten organik sevgilim; çatal karam çingenem, nikel krozem... Herşeyim. Bu mektubu özlemin ve sevginle bir üst enerji seviyesine uyarıldığım gecede yazıyorum. Şuanda senden başka hiçbir şey düşünemeyen kararsız ara ürünüm ben. Yazdığım bu mektup, temel düzeye dönerken yaptığım ışımanın psikonorotik bir yansımadır. Anladın de mi ? Sabit bir kütlesi ve eylemsizliği olan, hatta uzayda belli bir hacim kaplayan sevgilim; nasılsın? İyi misin? Hava nasıl oralarda üşüyor musun? Beni sorarsan normal sayılırım. Basıncı bir atmosfer civarında etraf bir labaratuvar kadar kuru ve nemsiz zemin futbol oynamaya müsait. Seni özlüyorum. Seni, öğrencisini sözlüye kaldırmak için sabırsızlanan öğretmenin sabırsızlığıyla bekliyorum. Geçen ki mektubunda yakında geleceğini söylemişsin. O günleri iple çekiyorum. Aradan geçen süre Dt ve aramızdaki mesafeye Dl dersek, geleceğin zaman; Dt/Dl= ½{h.Ö . dW¼} bulacağımı söylediler, şu an bunu çözmekle meşgulum. Hala çözemedim. Kırmızı turnusolu maviye çeviren bazik sevgilim! Derslerin nasıl? Benimkiler çok iyi. Fakat maddi durum dersler kadar iyi değil. Cebimdeki paranın limiti sıfıra yaklaşıyor. Züğürtlükten doğru dürüst bir şey yiyemiyorum. Şöyle derişik derişik asite hasret kaldım. Anlayacağın ne yapacağımı şaşırdım. Yukarı tükürsem sakal, aşağı tükürsem bıyık, yere tükürsem ayıp. The inside of the canım! Seni her geçen gün artan ivmeyle seviyorum. Sevgimin sayısal büyüklüğü karşısında Avagadro sayısının büyüklüğü halt etmiş. En büyük arzum sevgimizin limitinin sonsuza gitmesi. Ey güldüğü zaman masum öğrencilere , kızdığı zaman hocaya, sakinleştiği zaman futbol topuna, şarkı söylerken çalar saate, ders çalışırken ineğe, bağırdığı zaman Hitlere canı sıkılınca bitlere, uyuduğu zaman Klopatra'ya, uyandığı zaman kediye, çok yediğinde Demirel'e, az yediğinde İnönü'ye, konuşurken Çillere, maç yaparken Möller'e, koştuğu zaman ata, yüzdüğü zaman yata, deneylerde asetata ve cümlelerde bir ismin önüne geldiğinde sıfata benzeyen benim çok fonksiyonlu sevgilim. Ey eğik başlı, tükenmez kalem kaşlı, tek gözlü, çift bant ekolayzırlı, anten kulaklı, elma yanaklı, armut burunlu, altın dişli, önden çekişli, geniş iç hacimli, beş vitesli, saçları boya, gözleri kara, Şunu unutmamalısın ki!... Ben seni hep sevdim ve seveceğimde. Sevgi konusunda sana karşı hep ekzotermiğim. İkimiz bir tuzun bazıyla asidiyiz. HOŞ ÇAKAL. Bu arada herkese selamlar. Büyüklerin protonlarından, küçüklerin nötronlarından öperim. SENİ SEVİYORUM... I LOVE YOU... Isınan hava genişler..............

24 Mayıs 2011 Salı

Yeni Mezun Olan Bir Öğrenci Ve Özel Sektör !

Her ile bir üniversite kuruldu ama bu üniversitelerin kaliteli akademisyenleri gerçekten var mı? Ve bu üniversitelerin sanayi ile koordinasyonu sağlanmış mı?
Bence asıl sorulması gereken soru bu.
Çünkü üniversitelerden mezun olan öğrencilerin çoğu herhangi bir nedenle KPSS denilen sınavı geçemediği için  bir sonraki durağı olan özel sektöre yönelmek zorunda kalıyorlar.
Ama burada da birçok zorlukla karşılaşıyorlar... Çünkü mezun olan öğrencilerin çoğu sadece teorikte başarılı olabilir. Ama sadece olabilir. Çünkü ezberci sistem öğrenciye teorik dersleri bile bu bir türlü öğretemiyor. Bundan  dolayı konuları layıkıyla öğrenemeyen öğrenciler sınavdan bir hafta önceden konuları ve önceki senelerden çıkmış soruları ezberleyip veya kopya çekerek sınavı geçebiliyorlar. Tabii bu sistemin sonucu olarak teorik bakımdan da öğrenci eksik bırakılmış oluyor.
Burada suç öğrencide diyebilirsiniz. Aslında suç öğrencide değil.  Eğer akademisyenler haftalık olarak öğrencilere düzenli bir şekilde ödevler verirlerse öğrenci de konuları unutmadan dönemi bitirebilir.
Ama bizim akademisyenlerimizin aynen şunu söylüyor: 'Akşam eve gidince dersinizi çalışırsınız.'
Bu sistemle zaten rahatlığa alışmış bir öğrenci ders çalışmaz istemez !
Evet buraya kadar geldiğimizde tek umudumuz olan teorik bilgi de gitmiş oldu.
Peki şimdi ne yapacağız?
Şimdi özel sektör bizi bu halimizle işe de almayacak.
Elinde tecrübeli lise mezunu dururken tecrübesiz eğitilmesi için fazladan zaman gerektiren üniversite öğrencisini mi işe alacak?
Peki ne olacak bu mezun olan üniversiteli işsizlerin hali?

İşte asıl halletmemiz gereken asıl konu da burada yatıyor. Bu sorunu nasıl çözebileceğimizi şu şekilde meddeler haline getirebiliriz.


  • Fen bilimleri okuyan öğrenciler özellikle aldığı derslerin en az %40'nı laboratuarlarda pratik yaparak almalıdırlar. Bu sayede öğrendiği konuları da pekiştirmiş olurlar. Ve akademisyenlerin eşliğinde cihazların çalışmalarını pratikte görmeleri gerekmektedir.
  • Sayısal bilimler okuyan öğrencilere ise akademisyenler hayattan örnekler vererek konuları ilişkilendirmelidirler.
  • Sözel bilimler okuyan öğrenciler ise direk olarak halkın içine karışmalı ve konuları asıl yerinde öğrenmelidirler.
  • Ve en önemlisi üniversiteler KOSGEB ve DPT gibi benzer projelerine özel sektörü de dahil ederlerse başarılı olabilirler. 

Çünkü özel sektörün üniversitelerden neler istediği o zaman anlaşılır. Ve bu projelerde öğrenciler proje asistanı olarak görev almalıdırlar.Bu sayede öğrenciler de mezun olmadan önce özel sektör ile ilgili bir projede görev alarak kendilerini geliştirme olanağı sağlarlar.

Bu sayede üniversiteler hem öğrencilerini eğitmiş olur hem de sanayi ile işbirliği yaparak faydalı buluşların keşfedilmesine olanak sağlarlar.

Ve en önemlisi tüm üniversitelere Teknoloji Transfer Ofisleri kurulması gerekir.

Teknoloji Transfer Ofisleri
Üniversitede yapılan akademik çalışmaların fikri mülkiyet hakları (patent, endüstriyel tasarım) vasıtasıyla sanayiye aktarılması amacı ile çalışan kuruluşlardır. Ülkemizde henüz başlangıç aşamasında olan bu konsept hem akademisyenleri, hem de sanayicinin kendi öncelikleri doğrultusunda çalışmaktan alıkoymaması ve diğer konseptlere göre kurulumun ve yürütülmesinin daha basit olması nedeni üniversite-sanayi işbirliği için en uygun alternatiflerden birisi olarak görünüyor. 

                                                                                                                           
























Ulaş Emre ARSLAN

23 Nisan 2011 Cumartesi

BİLİM İNSANI OLMAK...

Bilim adamlığı zor, mihnetli, meşakkatli ve uzun bir süreçtir. Hayatın birçok zevklerinden mahrum kalırsınız. Hele bir de öğrenciliğinizden itibaren kendinizi bu işe adamışsanız yaşamın zevklerinden mahrumiyeti peşinen kabul etmişsiniz demektir.
Yeterince eğlenemez, baharın tazeliğini, sonbaharın hüznünü candan terennüm edemezsiniz. Emirgan’da lalenin tebessümünü, gülün ihtişamını doyasıya seyredemez, Yıldız Parkı’nda ıhlamur kokularını ruhunuzun derinliklerinde soluklayamazsınız. Çünkü aklınızda hep sizi bekleyen sıkıntılı yolun endişeli serüveni vardır.
DÜNYAYI BİLİP YAŞAYAMAMAK
Gecenin son vapuru ile Beşiktaş’tan Üsküdar’a mehtap altında İstanbul’u temaşa etmek isteseniz bile taşıdığınız yükün altında ezilir, sorumluluklarınız sizi cendereye hapseder ve sahile yanaşan geminin sarsıntısı ile beyninizdeki fırtınaların dindiğini hisseder, semadaki mehtabın denizde parıldayan ışıltılarına özlemle ilk kez bakar (aslında mehtabı seyretmek üzere çıkmıştınız) ve sizi bekleyen çalışma masanıza, bilgisayar tuşlarına doğru yönelirsiniz.
Hatta aşık da olamaz, aşktaki hazzı çoğu kez doyasıya tadamazsınız. Çünkü siz mesleğinize aşıksınızdır. Çevrenizdekiler de bunun pekala bilincindedirler. Eviniz, eşiniz ve çocuklarınız sizi rahatsız etmemek, sizi incitmemek için gölge oyunu oynarlar. Eşinizin yeni aldığı giysiyi ya da yeni saç modelini günler sonra yine onun hatırlatması ile fark eder, çocuğunuzun dersteki başarısını sizinle paylaşmak için koşarak yanınıza geldiğinde içine gömüldüğünüz kitap sayfalarından başınızı kaldırıp çoğu kez ne dediğini bile dinlemeden, anlamadan “hımm, aferin sana” deyip kendinizi yine ya kitap sayfalarının arasına gömer ya da bilgisayar tuşlarına kilitlersiniz.
EVDE GEÇEN ZAMAN BİLE ASLINDA İŞE AİT
Çevrenizdekiler çoğu kez başarılarını bile sizinle paylaşmaktan kaçınırlar. Çünkü siz o anda ya yeni bir yazı uğraşı içindesinizdir, ya da ilkokul öğrencisi gibi sınavlara hazırlanmaktasınızdır ya da ameliyat ettiğiniz kritik bir hastanızın durumu sizi endişelendirmektedir,. Zamanınızın çoğu ya hastanede, ya laboratuarda ya da ailenizden uzaklarda akademik çabalarla geçmektedir. Hatta evde bulunduğunuz anlarınızın çoğu bile düşünsel olarak hastanede ya da laboratuarda geçmektedir.
Çevrenizdekiler bu durumu kanıksadıkları için kırılmazlar, eşlerinin ya da babalarının başarıları ile gururlanacakları günlerin özlemi ile sabırla bekler, dururlar. Ama sizin için durum farklıdır. Uzmanlığınız, doçentliğiniz, profesörlüğünüz bir olay olur. Aile ve tüm çevre siz eksenli olduğu için sizin her başarınız günlerce kutlanır, en uzaktakiler bile kutlama mesajları gönderir.
EŞ VE ÇOCUKLARINIZDA UNUTTUKLARINIZ
Bu arada atladığınız evlilik yıldönümleri, eşinizin, çocuğunuzun doğum günleri unutulur, yüzünüze vurulmaz. Çünkü siz bilim adamı olma yolunda çabalıyorsunuzdur. Çevrenizdeki herkes sizi büyük görür, yaptıklarınızla gururlanacağı günlerin özlemi ile bekler dururlar, hatalarınız görmezlikten gelinir.
Bu sıkıntılar tabii ki boşyere değildir. Siz bir şeyler yapmak, insanlığa yararlı olmak, doktor iseniz hastalarınıza bir şeyler yapabilmek için uğraşırsınız. Tarihsel sürece göz attığınızda insanlığın gelişiminde, dünyanın şekillenmesinde sizin çabalarınız aşikardır. Ateşi bularak devir değiştiren, yazıyı icat ederek çağ atlatan, rönesansla birlikte bir kez daha çağ atlatan sizlersiniz.
ESERİNİZ GÖRÜLÜR, SİZ UNUTULURSUNUZ
Hayatın her noktasında sizin eserleriniz görülür. Ama tarih acımasızdır. Yaptıklarınız yaşar, ancak siz unutulursunuz. Elektrikten her an yararlanır, ancak Edison’u hiç hatırlamazlar. Telefon hayatlarının ayrılmaz bir parçası olmuştur, ancak Graham Bell’in adını bile bilmezler. Ölümcül birçok hastalığın tedavisi bulunmuştur ancak hiç kimse bu buluşları gerçekleştiren doktorların adını bile araştırma, öğrenme zahmetine katlanmaz.
Bilim adamı hayatında da bilimsel hazzı yaşayamaz. Yaptıkları insanlık için büyük işlerdir, ancak maddi ve manevi karşılığını çoğu kez göremez. Emekli olurken çalıştığı kurumda sade bir emeklilik töreni düzenlenir, bir plaket ve bir buket çiçek verilir ve evine uğurlanır.
Çevrenin umutları da artık yavaş yavaş tükenir. Çünkü insanlık başka değerlere kıymet vermektedir. Topçular, popçular gündemi meşgul ederken sizin yaptığınız buluşun ya da yeni bir tedavi yönteminin ne ehemmiyeti olur?
Sizler köşenizde artık hatıralarınızla baş başa kalmaya mahkum sıradan bir insansınızdır. Başlangıçta çocuklarınız için bir ide iken onlar da hayatın gerçekleri karşısında ve gözlerinin önündeki acı gerçek karşısında prim yapıcı başka yönlere yönelirler. Çünkü onlara da miras olarak bilimsel çalışmalarınızdan başka onlar için hayat garantisi olacak mal mülk bırakamamışsınızdır.
Mesleğiniz çoğu kez sizinle başlar ve –aile ortamında-sizinle biter. Ölümünüzden bile yakın çevrenizden başka kimsenin haberi olmaz ya da günler sonra olur. Fakat idareci şahsiyetler, politikacılar, sanatçılar ve diğerleri için durum farklıdır.
YAŞAMLARI DEĞİLSE DE ÖLÜMLERİ ŞATAFATLI OLUR
Onların hayatları gibi ölümleri de şatafatlı olur. Günlerce ekranlarda haber olurlar. Bazen yüzbinler, bazen milyonlar son yolculuğuna uğurlarlar. Gazetelerde günlerce taziye ilanları yayınlanır. Geride bıraktıkları için bu durum bir teselli olur. Acıları bir nebze olsun hafifler. Çünkü ne kadar çok seveni olduğunu görürler, uğurladıkları sevdiklerinin ne kadar büyük şahsiyet olduğunu bir kez daha yaşarlar. Ve geriden gelenler için de o kişi örnek bir insan olarak her zaman yad edilir.
Bütün bu gerçeklere rağmen yine de bilimsel haz hayatın diğer hiçbir zevkine değişilmez. Çünkü evrenin sırlarını araştırmak, yaratıcı gücün evrende geçit resmi gibi önümüze serdiği sırlar dünyasını keşfe çalışmak ve keşfedilen her mucizenin karşısında yaratıcı kudrete giden yol üzerinde coşku ile yol almak ve neticede O’nu tanıyabilmek, O’na ulaşabilmek yaşamın asıl amacı, zevklerin en yücesi, aşkların en ulvisi olsa gerek…

Bilimsel Proje Nedir?
     Bilimsel proje, bilimsel yöntem kullanarak bir deneyin, araştırmanın, koleksiyonun ya da bir buluşun sunuşudur. Bir öğrencinin, ilgilendiği bir konu hakkında araştırma yapmasını, araştırma sonuçlarını bir raporla düzenlemesini ve en sonunda tüm bulgularını sınıfta ya da bir yarışmada sunmasını içerir. Gerçekte tüm bilim adamları bu şekilde çalışırlar. Bilimsel yöntemi kullanarak araştırma yaparlar, araştırmalarının sonucunu da makaleler yazarak bilimsel dergilere gönderirler ya da sempozyumlarda sunarlar. Böylelikle fikirlerini paylaşırlar ve yeni bilimsel bilgiler yayılır. Araştırmalar bilimsel projelerin ve bilimsel proje yarışmalarının yaratıcılığı uyandırdığı ve yaratıcı düşünmeye özendirdiği, kişiliği ve mantıksal düşünmeyi, problem çözme ve iletişim yeteneğini geliştirdiği, bilimsel yöntemle gerçek yaşamı ilişkilendirmeyi öğrettiği ve toplumdaki buluşçu ruhu ateşlediğini gösteriyor. Özellikle ülkemizin toplumumuzu yeni bin yıllara taşıyacak bilim adamlarına gereksinimi var. Üstelik bilimsel proje hazırlayarak eğlenebilir ve bir çok konuda bilginizi arttırabilirsiniz. Şunu unutmayın! Ne kadar çok bilgili olursanız problemlerin her türlü problemin daha kolay üstesinden gelebilirsiniz. Haydi küçük bilim adamları iş başına!

Bilimsel Projenizi Nasıl Sunacaksınız?

Bilimsel çalışmaların önemli bir yönü de fikirleri, bilgileri ve sonuçları iletmektir. Bilim adamları buluşlarını bilimsel makale ve dergilerde yazarlar ve bilimsel toplantılarda sunarlar. İyi bir sunuş yapmayı öğrenmek, bilim adamları ya da bir fikri insanlara iletmek isteyen herhangi biri ya da genç bir mucit için değerli bir beceridir. Sunuş, proje boyunca harcadığınız zaman ve emeğin son ürünüdür, proje ve seyirciler arasındaki iletişim ya da bilimsel proje yarışmasına katılacaksanız, jüri ile sizin aranızdaki iletişimdir.

·         Genellikle bilimsel proje yarışmalarında sunuş, jürinin değerlendirmesini etkileyen önemli faktörlerden biridir. Çünkü sizin sunuşunuz sadece jüri için değil, herhangi bir seyirci için projeye ne kadar hakim olduğunuzu gösterecektir. Ve çocuklar, ilk izlenim önemlidir.
·         Jürinin ya da herhangi bir seyircinin ilk izlenimi nasıl olsun istersiniz? Projenizin planlaması ve düzenlemesi başarılıysa her şey yolunda demektir.
·         Bu planlamayı ve düzenlemeyi jüri ya da seyircilere yansıtmak istiyorsanız yine iyi bir planlama ve düzenleme yapacaksınız.
·       Sunuşunuzu eğlenceli ve etkili yapabilirsiniz! Bunun için, işin içine şov katın.
·         Seyircileri projenizi incelemesi, özet bilginizi ya da raporunuzu okuması için teşvik edin.
·         Yaptığınız iletişimle profesyonel bir iş yaptığınızı hissettirin.
·         Renkler ve Resimler Dikkat çeker! Bir ya da iki renk kullanın. Bazen çok renkli standlar insanları şaşkına çevirir.
·         Kontrast renkleri kullanmak; örneğin siyah ile beyazı, kırmızı ile yeşili daha etkili olabilir.
Renkler projenizin içeriğini yansıtmak için kullanılır. Bitkilerle ilgili bir proje için yeşil, hava ya da su ile ilgili bir proje için mavi kullanabilirsiniz.
·         Fosforlu renkler dikkat çeker ama projenizin ciddiyeti azalabilir.
·         Bazı renkler bir araya gelince hoş bir görüntü olur, ama bazıları da bir araya gelince zevksiz bir şey ortaya çıkar.
·         Renkleri Nasıl Kullanacaksınız? Kullanacağınız boyaları dikkatle seçin. Çünkü projenizi  renklendirmek, projenizde karışıklığa yol açabilir.
·         İlk izlenimin önemli olduğunu biliyorsunuz artık. Projenizin başlığı seyircileri kendine çekecek özellikte olmalıdır, belirli bir uzaklıktan görülebilmelidir
·         Sözlü Sunuş! Kişisel görünümünüzden ve kendinizden emin olun. İyi bir görünüş karşınızdakine güven verir.
·         Gülümseyin. Gülümseyerek ve rahat davranarak karşınızdakileri de rahatlatın. Projenizin herşeyini siz biliyorsunuz. Karşınızdakiler projenizi merak ediyor, incelemek ve bilgi almak istiyorlar. Unutmayın, onlara herşeyi siz anlatabilirsiniz.
·         Seyircilerin gözlerine bakın. Araştırmanız hakkında önemli bilgileri söyleyin. Ne, neden ve nasıl yaptığınızı, ne bulduğunuzu ve nasıl değerlendirdiğinizi standınızdaki malzemeleri kullanarak anlatın.
·         Eğer simdiye kadar projenizde bilimsel yöntemi kullanıp, proje boyunca notlar alıp, raporunuzu iyi bir şekilde hazırlayıp, planlı ve düzenli çalıştıysanız ve bir de standınızı iyi ve özenli bir şekilde düzenlediyseniz başarılı olacaksınız.
Bilimsel Proje Raporu Nasıl Hazırlanır?

Rapor seçtiğiniz konu hakkında yaptığınız her türlü araştırmanın özetidir. Başlangıçtan bitişe, bütün projenin toplanan ve gözlenen bilgilerini içerir.
Rapor kolay anlaşılır ve düzenli olmalıdır. Konuyla ilgisi olmayan bir insan raporunuzu okuduğunda, sırayla neyi neden ve nasıl yaptığınızı, sonunda ne bulduğunuzu ve nasıl değerlendirdiğinizi anlayabilmelidir. Şöyle de söylenebilir: Bilimsel projenizi bir stand düzenleyerek, seyircilere sözlü olarak sunacaksınız. Rapor standınızdaki yazılı sunumunuzdur.
Eğer projeniz boyunca düşündüğünüz, planladığınız ve yaptığınız her şeyi düzenli olarak yazdıysanız, yani günlük tuttuysanız, rapor yazmak çok kolaydır.
Mümkünse raporunuzu bilgisayarda yazın ve bir dosyada sunun. Ya da el yazınızla bir deftere yazın. Genellikle raporlar 5-30 sayfa uzunluğundadır. Satır aralarında boşluk bırakılır. Bilimsel Raporlar şu bölümleri içerir:
Başlık İçindekiler Özet Giriş Yöntem-Araştırma Sonuç-Değerlendirme Kaynaklar Katkıda Bulunanlar
Başlık
Başlık bölümü iki şekilde düzenlenebilir. Eğer projenizle bir yarışmaya irecekseniz, jürinin objektif değerlendirme yapması için başlık bölümünde sadece projenizin adı yer alır. Diğer türlü projenizin adı, sizin adınız soyadınız, ünvanınız ve projenin başlangıç bitiş tarihi başlık bölümüne yazılır.
İçindekiler
İkinci bölüm raporunuzdaki ana başlıkları ve bunların bulunduğu sayfaları bildirir.
Özet
Bu bölümde projeniz ana hatlarıyla çizilir. Özet bir sayfadan fazla olmaz. Her şey bir sayfayı geçmeyecek şekilde, kısa ve öz olarak açıklanır. Projenin adı, amaç, kurulan varsayım, kısaca kullanılan metod ve bulunan sonuçlar yazılır. Genellikle özetin bir kopyası jüri üyelerine verilir. Bu şekilde jüri üyelerinin yapacağınız sunuş hakkında bir fikri olur.
Giriş
Giriş bölümü, bu projeyi neden seçtiğinizi ve projenin amacını ifade eder. Araştırmanız ile ilgili varsayımınızı bildirirsiniz. Projenizi seçmenizin bir nedeni vardır. Bu merak ettiğiniz ve hakkında soru sorduğunuz bir konudur. Sorduğunuz soruyu araştırarak cevaplamaya çalışırsınız. Sorunun cevabını önceden tahmin etmek ile siz bir varsayım kurmuş olursunuz.
Yöntem-Araştırma Eğer projeniz deney içeriyorsa, deneyin amacını, kullandığınız malzemeleri, ve deneyin yapılışını madde madde yazmalısınız. Eğer araştırma ise konu ile ilgili bilgiler vermelisiniz.

Sonuç-Değerlendirme Deney yaptıysanız, bulduğunuz sonucu, varsayımınızın doğrulanıp doğrulanmadığını, soru sorduysanız, cevabı bildirirsiniz. Bulduğunuz sonuç hakkında değerlendirme yaparsınız. Araştırma yaptıysanız, araştırmanın sonucunu ve değerlendirmesini yazarsınız. Bu bölümde de tablolar, şekiller, grafikler, resim ve fotoğraflar kullanabilirsiniz.
Kaynaklar Projeniz boyunca kullandığınız tüm kaynakları bu bölümde yazacaksınız. Kaynaklar kitap, dergi, ansiklopedi gibi yazılı olabilir. Yazılı kaynaklarda kaynağın adı, yazarları, kaynağı hangi kurumun bastığı ve basım tarihi bildirilmelidir. Cilt ve sayfa numarası da konulur. Kaynak olarak internet kullandıysanız, internet adresini belirtmelisiniz. Kaynak kişi de olabilir. Kişinin adını, ünvanını ve bulunduğu kurumu yazmalısınız.
Katkıda Bulunanlar Projenin tamamını tek başınıza yapmış olabilirsiniz. Ama fikir alırken, deneyi yaparken ya da malzemeyi temin ederken bazı yardımlar almış olabilirsiniz. Bu bölümde aldığınız yardımlar için kişilere teşekkür etmelisiniz. Her şey çok güzel olacak, kolay gelsin.

Bilimsel Proje Hazırlarken Bazı ipuçları 

Bilimsel Proje yarışmaları, sergileri, Bilim şenlikleri, eğlenceli ve öğreticidir. Aşağıda bazı ipuçları var. Bunlar size bilimsel proje hazırlarken yardımcı olacak ve öğrenirken eğlenmenin yolunu gösterecektir.
Yapacağınız her şeyi not alın Amacınız ne, ne yapacaksınız, nasıl yapacaksınız ve diğer soruları, tüm düşüncelerinizi kayıt etmelisiniz. Bir defteri günlük şeklinde kullanabilirsiniz. Örneğin, “Ahmet’in seyir defteri”, “Ahmet’in Bilim günlüğü” gibi... Bu şekilde çalışma sonunda her şeyi daha iyi toparlar, raporunuzu daha iyi yazarsınız. Ayrıca hata yaparsanız, kolayca notlarınızdan hatanın nerede olduğunu anlayabilirsiniz. Topladığınız tüm belgeleri de bir dosya içinde saklayın. Bunu projenizi sergilerken davetlilere de sunabilirsiniz.
İlgilendiğiniz konuları belirleyin
İlgilendiğiniz konuları yazın. Ama hangisini seçeceksiniz? Bilimsel proje büyük bir çaba gerektirdiğinden, en çok merak ettiğiniz ya da uğraşırken güzel zaman geçirebileceğiniz bir konuyu seçin. Bu şekilde ilgilendiğiniz konu hakkında daha çok şey öğrenirsiniz
Projenizi yapmak ve anlamak için her türlü yardım ve desteği alın, ama gerçekleştirirken ya da çalıştırırken tek başınıza uğraşın Eğer kendiniz gerçekleştirir ve çalıştırırsanız, yolunda giden ya da yolunda gitmeyen işleri daha iyi anlarsınız. Projenizi daha iyi kavrar ve onu daha iyi sunarsınız.
Projenizi başlatmak için son ana kadar beklemeyin Proje, konunuz hakkında bilgi, malzeme toplamak, deney ya da maket yapmak ve yaptığınız deneyi ya da maketi çalıştırmak gibi basamakları içerir. İyi bir proje tüm bunları yapabilmek için zaman gerektirir. Zamanınızı iyi kullanın. Unutmayın, bazen defalarca denemeniz, projenizde bazı yerleri değiştirmeniz gerekebilir.
İyi bir projenin karmaşık olması gerekmez Bir projeyi sergilerken, en önemli nokta sizin projenize hakim olmanızdır. Karmaşık proje iyi bir proje demek değildir. Projenin konusu ne olursa olsun, projenizin iyi olmasını sizin çalışmalarınız, konuyu nasıl ve neden seçtiğiniz, amacınız, bilimsel yöntemi uygulamanız, nasıl çalıştığınız, raporunuz, projeyi sunuşunuz belirleyecektir.
Eğer projeniz sizin varsayımınızı, yani ön tahmininizi doğrulamıyorsa üzülmeyin Bugüne kadar önemli bilimsel çalışmaların bazıları, baştaki ön tahminin reddedilmesi ya da bu tahmine karşı çıkılması ile ortaya çıkmıştır. Çalışmanın sonunda “Benim amacım şu olmasına rağmen ben ön tahminimi doğrulayamadım, çalışmalarımı tekrar gözden geçireceğim ve çalışmalarıma şu noktadan yeniden başlayacağım” şeklinde bir sonuç çıkabilir. Bu da bir sonuçtur ve sizin ön tahmininizi doğrulayamamanız sizin çalışmanızın başarınızı etkilemez. Projenin hala iyi bir projedir.
Bazen sizin aklınıza gelen ilk proje en ilginç proje olabilir Bu işe erken başlamanıza neden olur. Ve basamakları uygulayarak güzel bir sonuca ulaşırsınız. Ayrıca bir projeye başlayıp, her sene çalıştığınız projeyi geliştirebilir, o konu hakkında uzmanlaşabilirsiniz. Ve siz bir yola girdiniz mi, bir başladınız mı, önünüzde sonsuz yollar olacaktır. Bazen bu yol inişli çıkışlı olacak, bazen sağa ya da sola dönecek, bazen yol bitecek ve siz geri dönüp tekrar başlamak zorunda kalacaksınız. Kolay gelsin
Bilimsel Proje Hazırlamanın Basamakları
Bilimsel Proje çalışması merak ve gözlem ile başlar. Çevremizde pek çok varlık var ve çevremizde pek çok değişiklik oluyor. Bu varlıkları ve değişiklikleri merak ederiz. Gökyüzü nasıl oluşmuş? Neden mavi? Gökyüzünde neler var? Geceleri yıldızlar parlıyor, ama her gece aynı yıldızlar olmuyor. Neden? Nasıl yıldızlar yer değiştiriyor? Sonra merak ettiklerimizle ilgili gözlemler yapmaya başlarız. Ve kendimizi bilimsel  proje hazırlaken buluruz. Ama yaptığımız çalışmanın bilimsel olması için yapmamız gerekenler, sırasıyla uygulayacağımız basamaklar var. İşte bunlar:

1. Projenin konusunu seçmek
Projenizi ilgilendiğiniz, üzerinde düşündüğünüz, merak ettiğiniz konular üzerine seçin. Aklınıza pek çok fikir gelebilir. Bunları not edin. Hemen karar vermeyin. Bunların arasından sizin en güzel yapabileceğiniz, en merak ettiğinizi seçin. Bu proje sadece sizin seçeceğiniz konuda bilgili olduğunuzu göstermeyecek. Unutmayın sizin bir sorunuz var. Bu sorunun cevabını vermek için Bilimsel bir Proje hazırlıyorsunuz.

2. Bilgi toplamak

Projenin konusunu belirledikten sonra konunuzla ilgili kitaplardan, dergilerden, internetten, insanlardan ve kurumlardan bilgi toplayın. Bilginin yazılı olması gerekmiyor. Konunuzla ilgili fotoğraf, asetat, saydam, afiş, model, bulabileceğiniz her türlü malzemeyi yoplayın. Projenizi en iyi nasıl sunabileceğinizi düşünün.
3. Bilimsel Yöntem             
Sizin bir sorunuz, merak ettiğiniz bir şey var. Projenizin amacı nedir? Ne bulmaya çalışıyorsunuz? Sorunuzun cevabı ne olabilir? Varsayımda yani öntahminde bulunun. Varsayımınızı gösterecek deneyler nasıl olabilir, hangi malzemeleri kullanabilirsiniz, Hangi ölçümleri yapabilirsiniz?
4. Kontrollü deney yapmak ve sonuçları kaydetmek
Tasarladığınız deneyi kontrollü olarak yapın. Kontrollü olarak ve belirli bir işlem sırası izlenerek laboratuvarda tekrarlanan gözlemlere kontrollü deney denir. Deneyi yaparken tüm gözlemlerinizi, tüm düşüncelerinizi not edin. Tüm notlarınız çalışmanız bittikten sonra her şeyi toparlamanızı kolaylaştıracak, ayrıca eğer bir hata yaparsanız, hatanızın nerede olduğunu gösterecektir. Hata yapmaktan korkmayın. Bugün bilimin bize gösterdiği buluşlar ve keşifler uzun uğraşların sonunda, tekrar tekrar deneme, ve yine yılmadan tekrar deneme ile gerçekleşmiştir. Bilim sabır ve özveri gerektirir. Bundan da korkmayın. Eğer bilimsel yöntemi doğru şekilde uygularsanız mutlaka bir sonuca ulaşırsınız.
5. Grafikler, Tablolar, Çizimler, Modeller
Ne oldu? Bulduğunuz sonuç nedir? Sonuçlarınızı garafikler, tablolar, çizimler yolu ile gösterin. Bulduğunuz sonucu gösterecek maketler (modeller) de yapabilirsiniz.

6. Yaptığını göster

Çalışmanız basit ve düzenli olmalı ama bir şeyin aynısı olmamalı. Yaptığınız maket, deney insaların anlayabileceği şekilde düzenlenmeli, ayrıca yaptığınız çalışmaya eğlence de katabilirsiniz. Bunu, renkleri kullanarak, insanları şaşırtacak, eğlendirecek düzenlemelerle yapabilirsiniz. Buradaki yaratıcılık size kalmış. Kullandığınız bilimsel yöntemi gösterin.
7. Rapor yazma
Projenizin öyküsünü anlatın. Ne yapmak istediniz ve nasıl yaptınız? Bilimsel bir projenin raporu da belirli kurallara ve belirli sıraya göre yazılır. Bu kuralara ve sıraya uymalısınız.
8. Sunuş
Bilimsel bir projenin mutlaka sunuşu yapılır. Siz de projenizi arkadaşlarınıza, öğretmenlerinize, ailenize, jüriye ve tanımadığınız pek çok insana sunacaksınız. Bu yüzden heyacanlanmamak elde değil. Projeyi sunuş pratikleri yapın. Bir arkadaşınıza, ailenize, öğretmeninize sunun, bunu bir kez yaptıktan sonra daha rahat edeceksiniz. Ayrıca unutmayın konunuzu en iyi siz biliyorsunuz. Çok uğraştınız, emek harcadınız, şimdi sizin bildiğiniz bilgileri diğer insanlarla paylaşma zamanı geldi. Her şey çok güzel olacak.
Bilimsel Yöntem
Bilimsel düsünmenin en iyi yolu bilimsel yöntemi uygulamaktır. Böylelikle neden sonuç iliskilerini daha kolay anlarız. Bilimsel yöntemin cesitli aşamaları vardır:

İlk Gözlem
Bir seyler dikkatimizi ceker ve onun ne oldugunu merak ederiz. Bir seyler görürüz ve nasil oldugunu merak ederiz. Bir seylerin nasil ve neden isledigini ogrenmek isteriz. Ve sorular sorariz.
 Dunyanin seklinin elipsoit olmasinin nedeni nedir?


Bilgi Toplama
Öğrenmek istediğimiz konu ile ilgili araştırma yapariz. Kitaplara, ansiklopedilere bakariz. Büyüklere ve uzmanlara sorariz. Bir detektif gibi bilginin izlerini arariz.
  •  Dünya kutuplardan basik, ekvatordan siskincedir.
  • Dünya kendi ekseni etrafında döner.
  • Dünya 4.5 milyar yil önce olustu. Dünya ilk zamanlar toz ve gaz bulutuydu.
Hipotez Kurma (Varsayimda Bulunma)
Sordugumuz sorunun cevabini ya da cevaplarını düsünürüz ve bunlari siralariz. Ve deneyle sinanabilecek asamalari olan bir durum yaratiriz, yani hipotez kurariz (varsayimda bulunuruz). Birden fazla hipotez kurulabilir.
Dünyanın şeklinin elipsoit olmasının nedeni dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesidir.
Hipotezi Sınamak İçin Deneysel Yöntem Tasarlama
Hipotezi sınamak için bir deney tasarlarız. Ne yapacağımızı sırayla belirleriz. Bu sıralama deneysel yöntemdir. Bir dosya kağıdından 1cm eninde dört adet şerit kesilir. Bu şeritler yıldız şeklinde yerleştirilir(iki şeritle +, iki şeritle x işaretleri yapılır ve bunlar üst üste konulur) ve tam ortadan zımba ile tutturulur. Açıkta kalan uçlar da birleştirilir ve böylece esnek bir top yapmış oluruz. Bu kağıttan esnek top, dünyanın ilk halini, toz ve bulut halini sembolize eder. Topun altı küçük kare(2 cm x 2 cm) şeklinde bir mukavva parça ile desteklenir. Son olarak mukavvaya çöp şiş geçirilir. Çöp şiş ele alınarak döndürülür. Ne oluyor? Gözlenir.

Araç ve Gereçleri Toplama
Deneyde kullanacağımız tüm araç ve gereçleri bir araya getiririz, gerekirse bazılarını hazırlarız.
Kagıt Makas Cetvel Kalem Zimba Bir parça mukavva Cöp sis
Deneyi Yapma ve Sonuçları Kaydetme
Deney yapılır ve sonuçlar gözlenir, Gözlenen sonuçlar kaydedilir. Bu sonuçlar kullanılan madde miktarı, deneyin ne kadar sürede olduğu, deneyin sonunda ne gibi değişiklik olduğu şeklinde verilerdir. Deney sırasında olan tüm olaylar, gözlemler açıklamalar şeklinde yazılmalıdır. Uygulanan yöntemin sırası ile uygulanıp uygulanmadığı önemlidir. Bu yüzden deney sırasında aldığımız tüm notlar bize ışık tutar. Eğer bir hata yaparsak bu notlar sayesinde hatamızı kolaylıkla anlarız. Deney sonunda, esnek kağıt topu döndürdükçe, topun üst ve alt kısımlarında basılma, orta yani şişkin kısımlarında şişkinleşme görülür.
Hesaplamalar
Eğer elimizde sayısal sonuçlar varsa bunları bazı matematiksel işlemler ile değerlendirmek gerekir. Tablo ya da yapılabilir. Ortaya çıkan sonuç basit çizimler yolu ile gösterilebilir.

Sonuç
Artık soruya geri dönmenin zamanı geldi. Yaptığımız tüm bu çalışmalar, araştırmalar, deneylerle hipotezimiz sınandı mı? Tekrar tüm yaptıklarımızı bir araya getirelim ve yaptıklarımızı değerlendirelim. Eğer yaptığımız deney hipotezimizi sınamadı ise nerede yapmış olabileceğimizi araştıralım. Yöntemimizi, ya da kullandığımız araç ve gereçleri değiştirmek durumunda kalabiliriz. Tekrar tekrar deneyelim. Eğer bir şey bulamamışsak, önemli değil çünkü yine de bir şeyler öğrendik. Bilim sadece cevabı bulmak değildir. Bir şeylerin işlemediğini görmek, gerçekte biraz bir şey bilmektir. Unutmayalım yaptığımız deneyler planladığımız gibi gitmezse, bu cevabı bulmamızda önemli bir adım olabilir. Sorumuzu cevaplamakla pek çok şey öğrendik ama cevabımız yeni sorulara neden olabilir. Ve bulduğumuz başka bir şeylerle ilişkili olabilir. Bu da bize yeni ufuklar açacaktır. Sorular yeni sorulara, bu da yeni hipotezlere götürecektir bizi ve bilimin derinliklerine...


Bulduğum bu güzel çalışmayı sizinle paylaşmak istedim.